Francesco B. dirigida ve Andre Aciman'ın romanından uyarlanan 'Call Me by Your Name', 1980'lerde İtalya'nın yaz sıcaklarında geçen duygusal bir hikaye sunuyor. Elio ve Oliver arasındaki tutkulu ilişki, genç hayatın karmaşası ve ilk aşkın özlemiyle birleşiyor. Bu film, görselleri ve müzikleri ile izleyiciyi sarhoş ederken, izleyicinin de içsel duygularını sorgulamasına yol açıyor. Yalnızca bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda bir büyüme öyküsü olan film, kaybın ve hatıraların tadına varmanın önemine dikkat çekiyor.
Filmde Timothée Chalamet, Elio karakterine hayat veriyor. Chalamet, performansı ile birçok eleştirmenin beğenisini kazanarak Oscar adaylığına yükseliyor. Armie Hammer ise Oliver karakterini üstleniyor; Hammer, bu filmdeki karizmatik duruşu ve sıcak enerjisi ile öne çıkıyor. Ayrıca, Michael Stuhlbarg, Elio'nun babası rolünde önemli bir performans sergiliyor. Her oyuncu, karakterlerinin derin duygusal katmanlarını başarıyla yansıtarak izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Call Me by Your Name, genç aşkın ve kaybın evrensel hikayesini anlatıyor. Film, aşkın geçiciliğini ve hatıraların kalıcılığını irdeliyor. Elio'nun yaşadığı içsel çatışmalar, ilk aşık olmanın getirdiği karmaşayı ve duygusal derinliği gözler önüne seriyor. İzleyici, Elio'nun kaybettiği aşkı ile birlikte büyüdüğünü ve geçmişteki bu güzel hatıraların ne kadar değerli olduğunu anlıyor. Filmin ana teması, aşkı yaşamanın verdiği mutluluk ile kaybın getirdiği acının nasıl iç içe geçtiğini göstermekte. Aşkın yalnızca fiziksel bir deneyim olmadığı, aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir yolculuk olduğu mesajını vurguluyor.
Filmin sinematografik özellikleri, görselliği ve estetik detayları ile dikkat çekiyor. Güzel İtalya manzaraları, yazın sıcak atmosferini bütünleyici bir hale getiriyor. Kullanılan ışık, renk paleti ve çekim açılarının uyumu, sahnelerin duygusunu güçlendiriyor. Müzik tercihleri ise duygusal anları daha da derinleştirerek, izleyicide kalıcı izlenimler bırakıyor.